باب: قصة أهل
نجران.
72. NECRANLILARIN KISSASI
حدثني عباس
بن الحسين:
حدثنا يحيى بن
آدم، عن إسرائيل،
عن أبي إسحاق،
عن صلة بن
زفر، عن حذيفة
قال:
جاء
العاقب
والسيد،
صاحبا نجران،
إلى رسول الله
صلى الله عليه
وسلم يريدان
أن يلاعناه،
قال: فقال
أحدهما
لصاحبه: لا
تفعل، فوالله
لئن كان نبيا
فلاعننا لا
نفلح نحن ولا
عقبنا من
بعدنا. قالا:
إنا نعطيك ما
سألتنا،
وابعث معنا
رجلا أمينا،
ولا تبعث معنا
إلا أمينا.
فقال: (لأبعثن
معكم رجلا
أمينا حق
أمين).
فاستشرف له
أصحاب رسول
الله صلى الله
عليه وسلم،
فقال: (قم يا
أبا عبيدة بن
الجراح). فلما
قام، قال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم:
(هذا أمين هذه
الأمة).
[ش
(العاقب) صاحب
مشورتهم،
واسمه عبد
المسيح. (السيد)
رئيسهم،
واسمه الأيهم.
(صاحبا نجران)
من أكابر
النصارى فيها.
(يلاعناه)
يباهلاه، بأن
يدعو كل فريق
بالعذاب على
المبطل. (ما
سألتنا) الذي
طلبته منا من الجزية].
[-4380-] Huzeyfe dedi ki: "Necran'ın iki sahibi
el-ıAkib ile es-Seyyid Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e onunla
lanetleşmek isteyerek geldiler.
(Huzeyfe) dedi ki: Onlardan biri diğerine: Yapma, Allah'a yemin
ederim eğer bu bir nebi olduğu halde. bizimle lanetleşecek olursa biz de,
bizden sonra soyumuzdan gelecek olanlar da asla iflah olmazlar, dedi.
Her ikisi (Nebi efendimize) dedi ki: Bizden istediğini sana
verelim. Bizimle birlikte emin bir adam gönder. Bizimle birlikte emin olmayan
kimseyi gönderme, dediler.
Allah Resulü: Andolsun sizinle beraber gerçekten emin mi emin bir
adam göndereceğim, diye buyurdu.
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ashabından herkes kendi
adına bu iş için ümitlendi. Allah Resulü:
Kalk, ey Ebu Ubeyde b. Cerrah diye buyurdu. Ebu Ubeyde ayağa
kalkınca, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem:
İşte bu, bu ümmetin eminidir, diye buyurdu."
حدثنا محمد
بن بشار:
حدثنا محمد بن
جعفر: حدثنا
شعبة قال:
سمعت أبا
إسحاق، عن صلة
بن زفر، عن
حذيفة رضي
الله عنه قال:
جاء
أهل نجران إلى
النبي صلى
الله عليه
وسلم، فقالوا:
ابعث لنا رجلا
أمينا، فقال:
(لأبعثن إليكم
رجلا أمينا حق
أمين).
فاستشرف لها
الناس، فبعث
أبا عبيدة بن
الجراح.
[-4381-] Sila b. Zufer, Huzeyfe r.a.'dan rivayetle dedi
ki:
"Necranlılar Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gelerek: Bize
emin (güvenilir) bir adam gönder, dediler. Allah Resulü:
Andolsun sizlere gerçekten emin mi emin bir adam göndereceğim,
diye buyurdu. Herkes bu işe (kendisi olur ümidiyle) ümitlendi. Allah Resulü Ebu
Ubeyde b. el-Cerrah'ı gönderdi.
حدثنا أبو
الوليد: حدثنا
شعبة، عن
خالد، عن أبي
قلابة، عن أنس،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال: (لكل
أمة أمين،
وأمين هذه
الأمة أبو
عبيدة بن
الجراح).
[-4382-] Enes'ten rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem şöyle buyurdu:
"Her ümmetin bir emini vardır. Bu ümmetin emini de Ebu Ubeyde
b. el-Cerrah'tır. "
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Necranlılar kıssası" Necran, Mekke'den Yemen'e doğru
yedi merhale uzaklıkta büyükçe bir şehirdir. Bu şehirde 73 kasaba vardır ki
hızlıca giden bir atlının bir günde katedeceği bir mesafe boyunca
yayılmışlardır. İbn İshak'ın nakletliğine göre Necranlılar Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem Mekke'de iken heyet olarak yanına geldiler. O
sırada 20 kişi idiler. İbn Sa'd dedi ki: Nebi s.a.v. onlara mektup göndermiş,
bunun üzerine ileri gelenlerinden 14 kişilik bir heyet onun huzuruna gitmek
üzere çıkmışlardı.
"Necran'ın iki sahibi Seyyid ve el-'Akib geldi."
Seyyid'in adı el-Eyhem idi, Şurahbil olduğu da söylenmiştir. Onların yük ve
eşyalarından toplantılarından sorumlu sahipleri idi ve bu işte onlara başkanlık
ederdi. el-'Akıb'ın adı Abdu'l-Mesih olup, onların istişare toplantılarının
sahibi (başkanı) idi. Aynı şekilde bunlarla birlikte Ebu'l-Haris b. Alkame de
bulunuyordu. O da onların papazları, alimleri ve okullarının sahipleri
(yöneticileri) idi.
İbn Sa'd dedi ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem onları
Müslüman olmaya çağırdı, onlara Kur'an okudu. Fakat onlar kabul etmediler.
Bunun üzerine şöyle buyurdu: Eğer benim söylediklerimi reddediyorsanız
haydigelin, sizinle mubahale yapayım (Ianetleşeyim). Onlar da bu halde iken
ayrilıp gittiler.
"Onunla lanetleşmek istediler." Mubahalede bulunmak
istediler.
Hadisten Çıkarılan Sonuçlar
Necranlıların kıssasından çıkan bir takım sonuçlar vardır:
1- Kafir nubuweti kabul ederse, İslam hükümlerine bağlanmayı da
kabul . etmedikçe İslama girmiş sayılmaz.
2- Kitap ehli ile tartışmak caizdir. Eğer bunda bir masıahat
kaçınılmaz bir hal alacak olursa vacip dahi olabilir.
3- Muhalif olan bir kimse, delilin açıkça ortaya çıkmasından
sonra yine yanlışında ısrar edecek olursa onunla mubahale yapmak meşrudur.
Nitekim İbn Abbas, sonra da el-Evzaı böyle bir davette bulunmuştur. Bu iş ilim
adamlarından bir topluluk tarafından da fiilen uygulanmıştır. Tecrübe yoluyla
bilindiği üzere haksız olduğu halde mübahalede bulunan bir kimse üzerinden
mübahale yaptığı günden sonra bir sene geçmez.
İnkarcılardan birisine taassubla bağlı bir kişi ile ben de böyle
bir mubahale yaptım, o mubahaleden sonra ancak iki ay yaşadı.
4- Zimmet ehli ile imamın uygun gördüğü şekilde çeşitli türden
mal almak karşılığında sulh yapılabilir ve bu onlara konulan cizye vergisi
hükmündedir. Çünkü her ikisi de kafirlerden her yılonların küçüItülmesi
suretiyle alınan bir maldır.
5- İmam, alim ve güvenilir bir kimseyi kendileriyle barış
yapıImlş olan kimselere İslamın maslahatına olan bir iş için gönderebilir.
6- Ebu Ubeyde b. el-Cerrah r.a.'a ait açıkça bir menkıbe de
bulunmaktadır.
73. UMAN VE BAHREYN KISSASI
حدثنا قتيبة
بن سعيد:
حدثنا سفيان:
سمع ابن المنكدر
جابر بن عبد
الله رضي الله
عنهما يقول:
قال
لي رسول الله
صلى الله عليه
وسلم: (لو قد جاء
مال البحرين
لقد أعطيتك
هكذا وهكذا).
ثلاثا، فلم
يقدم مال
البحرين حتى
قبض رسول الله
صلى الله عليه
وسلم، فلما
قدم على أبي
بكر أمر
مناديا فنادى:
من كان له عند
النبي صلى
الله عليه
وسلم دين أو
عدة فليأتني،
قال جابر:
فجئت أبا بكر
فأخبرته: أن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال: (لو
جاء مال البحرين
أعطيتك هكذا
وهكذا). ثلاثا،
قال: فأعطاني.
قال جابر:
فلقيت أبا بكر
بعد ذلك
فسألته فلم
يعطني، ثم
أتيته فلم
يعطني، ثم أتيته
الثالثة فلم
يعطني، فقلت
له: قد أتيتك فلم
تعطني، ثم
أتيتك فلم
تعطني، ثم
أتيتك فلم تعطني،
فإما أن
تعطيني وإما
أن تبخل عني.
فقال: أقلت
تبخل عني؟ وأي
داء أدوأ من
البخل، قالها
ثلاثا، ما
منعتك من مرة
إلا وأنا أريد
أن أعطيك.
وعن عمرو، عن
محمد بن علي:
سمعت جابر بن
عبد الله
يقول: جئته،
فقال لي أبو
بكر: عدها،
فعددتها.
فوجدتها
خمسمائة،
فقال: خذ
مثلها مرتين.
[-4383-] Cabir b. Abdullah r.a. dedi ki: "Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana:
Eğer Bahreyn malı gelecek olursa -üç defa- sana böyle ve böyle
veririm diye buyurdu. Ancak Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ruhunu
teslim edinceye kadar Bahreyn malı gelmedi.
Bahreyn malı Ebu Bekr r.a.'a gelince, o bir münadiye emir vererek
şöyle seslendi:
Her kimin Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in nezdinde bir alacağı
yahut da ona verilmiş bir sözü varsa yanıma gelsin. Cabir dedi ki:
Ebu Bekr r.a.'ın yanına gittim ve ona Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in:
Eğer Bahreyn'den mal gelecek olursa sana -üç defa- şöyle ve şöyle
veririm diye buyurduğunu haber verdim.
(Cabir) dedi ki: (Ebu Bekr) bunun üzerine bana verdi. Cabir dedi
ki:
Bundan sonra Ebu Bekr ile karşılaştım, ondan bana bir şeyler
vermesini istediğim halde vermedi. Sonra yine yanına gittim, yine bana vermedi.
Üçüncü defa yanına gittim, yine bana vermedi. Bunun üzerine ona dedim ki:
Ben senin yanına• geldiğim halde bana vermedin. Sonra bir daha
yanına geldim, yine bana vermedin, sonra yine yanına geldim, yine bana
vermedin. Ya bana verirsin yahut da bana karşı cimrilik yapmış olursun.
Ebu Bekr: Bana karşı cimrilik etmiş olursun mu dedin. Cimrilikten
daha kötülük hangi hastalık olabilir, dedi. Bu sözlerini üç defa tekrarladı.
(Devamla şunları söyledi): Sana vermediğim her seferinde mutlaka sana vermek
istemişimdir."
Amr, Muhammed b. Ali'den rivayetle dedi ki: "Cabir b.
Abdullah'ı şöyle derken dinledim: Onun yanına gittim, Ebu Bekr bana: Sayonu
dedi. Ben de onun verdiklerini saydım, beş yüz olduğunu gördüm. Bu sefer: Bunun
iki katını da al, diye buyurdu."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Uman ve Bahreyn kıssası" Bahreyn Abdu'l-Kayslıların
diyarıdır. Uman hakkında da lyad: Orası Yemen topraklarının sahilidir, demiştir.
: